Merhaba.
Dün çok sıcak, yaz gibi bir gündü. Yakan güneşiyle yazdan
çalınmış, buram buram hararet yapan şaşırtıcı, son derece yanıltıcı bir gün.. Sık
sık kendime hatırlattım gün içinde “seni gidi yalancı bahar” diye..
Ayın başından beri Eylül’ü yazmak istiyordum ama ancak fırsat
bulabildim aslında.
Yazın bittiğinin habercisi olan Eylül’ü..
Günlerin kısaldığı gecelerin uzadığı Eylül’ü..
Şiir dizelerinin, şiir gibi cümlelerin dilimizden döküldüğü Eylül'ü..
Tatilin bittiği okulların açıldığı Eylül’ü..
Sonbaharın geldiğini müjdeleyen sararan yaprakların düştüğü,
uçuştuğu Eylül’ü..
Hazan mevsiminin başlangıcı diye adlandırılan Eylül’ü..
Çiseleyen yağmurların altında uzun yürüyüşlere çıkmayı
sevdiğimiz günleri hatırlatan hatta o yürüyüşlere çıkartan Eylül’ü..
Üşütmeyen ama üstüne bir şey almadan çıkma diye ürperten rüzgarların
Eylül’ünü..
Gelişiyle birlikte sepya tonlarına bürünen dünyamın Eylül’ünü..
Eylül ile gelen sonbahar, arkası kış olduğundan, kışları da sevmediğimden ciddi ciddi mutsuz ediyor beni.. Kışı çekilen zorlukları ve yoklukları
yüzünden, özellikle sokak hayvanlarının hayatını daha da zorlaştırdığından
sevmiyorum. Ve sanırım sırf bu yüzden yukarıda yazdıklarımın keyfini de çıkaramıyorum
Eylülde. Sarıyor burukluk.. Sarıyor hüzün ötesi mutsuzluk..
Benim yazabildiğim gün yani bugün Eylül’ü ve tüm güzelliklerini de yarıladık
aslında..
Son bir Eylül hatırlatması..!
Eylül; aynı zamanda mesaili çalışan insan, benim gibilerin
en büyük eğlencesi dizilerin yeniden ekrana döndüğü, sezon açtığı, yeni
çekilenlerin büyük büyük tanıtımlarla, reklamlarla vizyona girdiği ay. Eeeee…
Bir aya bu kadar çok başlangıç ancak sığdırılabilir diyorum.
Eylül tavsiyelerine yine google amcadan ulaştık..
Siz ne düşünüyorsunuz?
Sağlıcakla kalın...