Hoşgeldiniz :)

handmade by nilosh göz atın.. takılar ve aksesuarlar kadınlar için vazgeçilmezdir...

29 Ocak 2016 Cuma

Yemyeşil gözler.. Minicik patiler.. Kısacık bir yaşam.


Onu ilk gördüğümde yine soğuk bir gün, işten geç çıkmam eve varmam derken akşam 9:00’ları bulan bir saatti. Market önünde, kaldırım kenarında minik, çoraplı gibi duran patilerini fark ettim ilk önce.. Elimi uzattım uzanan ele hemen kafa sürttü, kucaklayıverdim. Kafandan geçen neydi diyeceksiniz? Amacım site bahçesine, market arkasındaki mama, su odağının oraya koymaktı. Bizim çevredeki yavrulardan, bahçede takılan kedilerden değildi görür görmez anlamıştım ama orayı öğretirsem, nispeten güvenli olan bizim site bahçesinde takılır, gelir gider karnı da doyar, diye düşünmüştüm. Kucağıma alırken gözlerini kaldırdı bana, yemyeşil iri gözlerini ilk o zaman gördüm aynı anda derin enfeksiyon kokusu ciğerlerimi doldurdu, üstümdeki montun önüne, koluma cıvık bir şeyler bulaştığını fark ettim. “Eyvah bu çocuk hasta!”

Panik olmuştum. Saat itibariyle mahalledeki veteriner klinikleri çoktan kapanmıştı. Tanıdığım, 7/24 açık en yakın yer Kızıltoprak’taydı; taksi bulup, gidip bırakmam sonrasında eve dönüş saatim evdeki kedilerim için ise sorun..

Nerede yanlış yaptım?

Bugün geriye dönüp baktığımda; 7/24 açık, çalıştığım o kliniğe gitseydik her şeyin ilk başlangıcı, sonunu değiştirir miydi? sorusu kafamı burgu gibi oyuyor..

O gece mahallemde çalıştığım iki klinikten birini tesadüfen açık bulup, acil götürdüğüm çocuk, 12 gün serumla enfeksiyon tedavisi gördükten sonra toparlandı. O arada kliniğe birkaç kere gittim. 1 Aralıkta bulmuştum, 18 gün sonra, 19 aralık cumartesi günü iyileşmiş olarak geçici yuvasına gitmek üzere klinikten çıktık güzel yeşil gözlü kızla.. Çıktığında kilo almış, tüyleri pırıldamış, beyaz patikli 5-6 aylık minnoş bir kediydi. “Az da olsa raşitizm var” dendi ki bu da incecik kemiklerini, ufak tefek boyunu, tüy gibi hafifliğini bence açıklıyordu. Ona kemik gelişimi için klinikten veteriner hekimin tavsiye ettiği ilacı, kendimce destek için gerekli gördüğüm vitamin şurubunu, iyi marka bebek mamalarını, bir paket kedi kumu aldım ve yeni taşıma kabıyla geçici yuva çeyizini hazırladım. Sahiplendirme ilanları için gerekli fotoğrafları da hazır edelim, diye düşündüğümden birkaç saat evimde misafir oldu; fotoğraf çektik, kulaklarını temizledik, tırnaklarını kestik. Sonra kuru mama yedi, su içti. Azcık seviştik de..






Öylesine narin ve naif, yumuşacık huylu, dokunuşa, sevgiye açık bir kediydi ki “sevdikçe sevesi geliyor insanın” derler ya hani öyle.

Bunca senedir bu işlerin içindeyim basit bir enfeksiyon zannettim.
Acaba işler kötü gider mi? demedim.
Bir kere bile kötü bir ihtimal aklımdan geçmedi onun için..  







Sokakta dünyaya gelen kedilere, yavrulara yaşam şansı tanımayan, aşısız hayvanları en çok öldüren Gençlik Hastalığı için tehlike geçmişti. Risk arz edebilecek üç haftayı doldurmak üzereydik; sağlıklı, parazit tedavili, yemyeşil gözleri pırıl pırıl, çoraplı gibi patileri olan bir minik kız teslim almıştım ve geçici yuvamız da vardı. Sıra ona kalıcı yuva bulmaya gelmişti artık. 













Ayşe ona bayıldı desem yeridir. Daha öncesinde ona misafir olan Fındık kız, yaramaz ve çılgın Mary Jane düşünülürse; bu kız öylesine usluydu ki ruha ilaç gibiydi. “Bu sefer seni yormayacak bir kedi getirdim” deyince ikimizde gülüştük. Bol bol fotoğraf çektik. Çay, kurabiye hazırladık. Biz masada yerken kız gelip Ayşe’nin kucağına yerleşti zaten. Mırmır Gırgır…

“İsmi Patik olsun mu?”
Ayşe “Daha özel bir isim düşünüyorum” derken ben Patik demeye başlamıştım bile..


İlaçlarını da nasıl vereceğini, miktarlarını konuştuktan sonra emanetim sevgi dolu kollarda, içim rahat onları bırakıp çıktım.




Ayşe’den 17 Ocak Pazar günü bana bir video gelene kadar, isim önerileri, birkaç fotoğraf, ilaç durumu, açılan ilanlarıyla Patik kız isteniyor haberleşmeleri vs. gibi konuşmalarımız oldu, mesajlaştık, ancak Allah içimden geçeni biliyor Patik Shiva orada kalıcı gözüyle bakıyordum ben.
19 Ocak akşamı onu acilen 7/24 açık Moda’da hiç tanımadığım bir veteriner kliniğine kaldırdı Ayşe. Nefes alamıyor, balık gibi ağzı açılıp kapanıyor, göğsü körük gibi durumdaymış. Ayşe’den gelen “ÇOK ACİL NİLGÜN” telefonuyla, bir sahiplendirmemim tavsiyesiyle buldum kliniği. Ben yönlendirme yaptığımdan ancak gidemediğimden durumunu telefonda öğrendim o akşam. Acil çekilen röntgeninde akciğerler su dolu kalp bile gözükmüyor diye tespit edildi. Müdahale yapılıp, akciğerden su çekilmesi lazım, dendi. Ancak sonradan nefesi bu şekildeyken, operasyonla müdahale riskli görülmüş, ilaçla tahliye edeceğiz yoksa kaybederiz, dayanamaz, dendi.
O akşam Ayşe klinikte ben telefon başında.
Ne yapabilirim?
7/24 açık, tanıdığım diğer kliniği aradım, gece nöbetçisi Arzu ile görüştüm. Diyor ki; yani çocuğu görmeden karar vermek zor ancak durumu çok riskliyse bu şekilde tahliye etmeye çalışmaları, daha zorlamamaları bu aşamada doğru..

Çarşamba akşamı kliniğe gittim. Klinik sahibi veteriner hekim tarafından durumu röntgeni üzerinden ayrıntılı izah edildi. Akciğerler öylesine su dolu ki nefes borusunu itmiş, sıkıştırmış, kalp gözükmüyor, karaciğer normalden büyük. Test kitiyle iki kez Corona bakılmış, negatif çıkmış ancak tipik bir vakka deniyor.


Eyy büyük Allahım yardım et bu çocuğa!

O akşam eve dönerken açtığım facebookta ne düşünüyorsun? diye çıkınca şunları yazdıydım
Pozitif olmalıyım diye düşünüyorum pozitif enerjim, duygularım minik patimize Shiva'ya ulaşsın.. dirensin!
Umutlu olmalıyım diye düşünüyorum umut olmazsa geriye bir şey kalmaz.. 
Düşünüyorum ki sokakta çile çekmiş, hastalıklar atlatmış, yuvasız bir minik canı, el verdiğim bu güzel kızı bir sahip çıkanı, sevenleri varken hayatının baharında alma bizden Yüce Rabbim!
Öylesine narin..
Öylesine naif..
Öylesine sevimli, sevgi dolu bir pati!
İçim titriyor :(
Perşembe, Cuma, cumartesi minik kızdan gelen haberler, Ayşe’nin yolladığı videolar hepsi hep iyiye gidişi gösteriyor, az da olsa yemek yiyor ve tahliye için verilen ilaçlarla çişini yapıyor.
Rahatladım.

Neyi ihmal ettim?

Pazar akşamı halsiz sanki vücudu küçülmüş gibi bir video geldi Ayşe’den, gözünde üçüncü göz belirmiş.. Ayşe sürekli “gözü niye böyle oldu Nilgün” diye soruyor.
Ertesi gün öğreniyoruz ki Pazar akşamı ikinci röntgeni almışlar. Hiç iyiye gidiş yok! Su olduğu gibi duruyor!

Pazartesi akşamı kliniğe gidince Güven Bey’le bayağıca konuştuk. Müdahale çok riskli, kaybedebiliriz, cumartesiye kadar böyle ilaçlarla devam edelim, kararı çıktı.
Korkuyorum.

Ayşe ve ben, ikimizde uzun süre yanında kaldık.
Güzel yeşil gözlerinin ışığı sönmüş, üçüncü göz belli belirsiz ama var.
Kucaktan inmek hiç istemedi. Bırakmaya kalkınca itiraz etti hep..
Sesler çıkardı.
Minik patilerini sardı.
Tırnaklarıyla kazaklarımıza tutunmaya kalktı.
Ben Ayşe’nin kucağından alırken, o benim kucağımdan alırken iki kişi uğraştık..  

O gece uyku bende çok çok kötü.. Kafam bii dünya kalktım sabah. İçimde kötü bir his, patlamaya hazır bir bomba gibi sıkıntı! 
Sabah ofise gelince ilk işim Patik Shiva için kliniğe telefon etmek oldu.
Klinikte üç veteriner hekim var. Genç hekimlerden Caner Bey çıktı: “Yapabileceğimiz bir şey yok mu? Alıp fakülteye götürsem, tam kan tahlilleri, öngörülen diğer şeyleri orada hızlıca yaptırsam, tedavimiz için, artı bir şeyler yapabilmek için işe yarar mı? Tedavimizi değiştirir mi?”
-Hayır, dedi.

Dayanamadım başka veteriner hekim görüşleri lazım, acilen!
Daha önceden tanıdığım başka bir veteriner hekimime röntgenleri mail gönderdim. Öğleyin konuştuk;
-Acil müdahaleye almak lazım, dedi.
“Dayanamaz” diyorlar.
-Bu şekilde hiç yaşam şansı yok! Müdahale edilecek! Dayanırsa çocuk rahatlar, işte o zaman asıl tedaviye başlamakla devam ederiz.
İnanılmaz bir stresteyim! Acilen bir karar vermek lazım.. seçim yapmak lazım..
Birlikte çalıştığımız bir başka hekime daha ulaşmaya çalışıyorum. Klinikte olmadığından ancak akşam 7:00’yi geçerek whatsapp’tan ulaşıyorum; o da acilen müdahale, diyor.
Hemen Ayşe’ye dönüyorum mesajla.. “İki hekimim acil müdahale diyor, çocuğu oradan hemen çıkaralım” dememe kalmadan, Shiva’nın kliniğinden arıyorlar.
-Durumu ağırlaştı, acil müdahaleye alıyoruz, diyorlar.
Diyorum ki; “lokalle mi, genel anesteziyle mi?”
-Gerek yok, bilinç kaybı var, direkt alıyoruz.

Ayşe ve ben kliniğe koşturuyoruz.
Bekliyoruz.
8:45 gibi çıkıyor iki veteriner hekim içeriden.
“Gitti mi?”
Acı haber geliyor
“Vedalaşmam lazım” diyorum.
Şaşırdıklarını farkediyorum.
Operasyon yapılan odaya alıyorlar, içeriye giriyorum;
Çocuk, paketlenmiş kutusunda..
Halbuki sıcak zannediyordum ben hala..??
Soğumaya başlamış miniğim..
Başını öpüyorum, dokunuyorum minicik bedenine..
Ayşe geliyor
-Bende bakacağım, vedalaşacağım..
Dayanamaz, biliyorum.
Hıçkırığa boğuluyor, çıkıyor.
Kendi sesimi duyuyorum, diyorum ki “Tıbbi atık olacak tabii.. Fip olduğu için başkası mümkün değil! Doğru olan o, dimi?
“Bebeğim benim!
İlle görmem lazım.. ille dokunmam vedalaşmam lazım özel olanlarımla..
Sokakta trafik kazalı ya da ölmüş de görüyoruz öyle yatıyor ya ille kaldırmam lazım yoksa…
Ben böyleyim”

Sonradan çoraplı patilerini öpmediğimi unuttuğumu farkediyorum.
Çok çok üzülüyorum…!
Ama geri dönemeyiz!!!

KAHROLASI FIP!!!

2 yorum:

  1. Merhaba... Ben yeni keşfettim burayı... Artık gelirim... :)

    Bu arada, benim de ilk kitabım Ters Düz geçenlerde çıktı! :) Okursanız yorumlarınızı beklerim. Sevgiler... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba.. hoşgelidniz...
      Okumayı çok isterim, blogunuzu takibe aldım.
      Görüşmek üzere :)

      Sil